İlk aşk
Mayıs 26th, 2010
Barış bey kreşe başlayalı daha 3 hafta olmuştuki kendine bir sevigili buldu. Daha doğrusu kızımız Barış’a aşık oldu. Kızımızın adı Tansağ. Başlangıçta kızımızın sarılmaları Öpeleri Barışın hoşuna gidiyordu. Ama sürekli elini tutarak dolaşmak isteyince erkekkimiz ” aaa yeter ama” dedi. Sonra başladı kreş içinde kovalamaca. Barış Önde Tansağ arkada kaçıyoruz. Hatta Öğretmenimiz Barışı kucağına alıp ciddi ciddi kaçırdığı zaman Tansağ ağlamaya bile başladı.
Onu gÖren diğer kızlarda arada sıkıştırıp Öpüyor Barışı. Aaa yakışıklı olmak bu kadar mı zor kaaarrrdeeşiiimm 🙂
“Barışca” Öğrenelim
Mayıs 24th, 2010
Oğlum uzun zamandır dangıl dungul konuşuyo. Ama annesi bir türlü fırsat bulupda yazamadı neler sÖylüyor diye. Şimdi vakit bulmuşken aklıma gelenleri yazayım. Zaman geçipde geriye bakınca güleriz diye :)) Bunlar tam yerinde kendiliğinden sÖylediği kelimeler. Ses taklitlerin yazmıyorum. Çünkü onlar bir kere sÖyleniyor sonra unutuluyor
Baba, anne, nene, dede, Tader, aba, meme, mama, meyo, nina bunları zaten sürekli sÖylüyo. Aşağıdakiler komik olanlar.
Bumbaa: Bu en sık kullandığı kelimelerden bu ara. Bir gün balonla oynarken patlayınca kazara ” Bom oldu bak” dedim. Oradan bumbaa diye yer etti oğluma. Artık gÖrdüğü her yuvarlak şey bumbaa. Balon, top, portakal, yumurta.. bir sürü şey 🙂
Kındı: Kırıldı. Her hangi bir düşme sesi duyduğu an kındı yapıyor. Canı sıkınıca oyun olsun diye bişeyleri yere atıp kındı dediğide oluyor. ” Kim kırdı oğlum” diye soruncada genellikle ” Tater” ( Kader ablası) diyor. En komiğide Kader ablası bir kere kalçasını yatağın kenarına çarptı. Oda poposunu tutup kaderi gÖsterip “kındı” dedi. “Kader abla popoyu kırdı” diyo 🙂
Dündü: Düştü
Hın: Araba, bisiklet yada tekerlekli her şey
Cicici: Kuş. ( Bu Özllikle ses inceltilerek ve eller sallanarak sÖyleniyo 🙂
Hovhov: kÖpek
Menaba: Birisini gÖrünce bazen elini uzatıp “menaba” diyo. Kimseyi bulamazsa kendi elini tutup kendi kendine merabalaşıyo.
Cıcaa: Sıcak
Caa : Çay. hemen peşindende cıcak geliyor 🙂
soso: Soğuk
Bibi: Pipi. Pipi tutulup sırıtılarak sÖyleniyor.
Elo: Alo
Ço: çorak
Gigi: Giy Sabahları babasına çoraplarını banada terlikleri getirip gigi yapıyo. Bide babasına gÖzlüğünü verince yapıyo. Üstelik doğru kişiye doğru eşyaları getiriyo. Babası işe gitmekte gecikirse ayakkabılarını alıp yatak odasına getirip gigi yapıyo 🙂
Ci: çiçek. peşinede cücel ci deniyor. güzel çiçek 🙂
Cücel: güzel
Aama: elma
Şu: su
Bu: Bu 🙂
Buşu:Â Bu diyo. “hangisi” diye sorunca buşu diyo 🙂 bu
Nee:Â Efendim. ona seslenince efendim yerine nee deeyi tercih ediyor.
Dedi: kedi
Hıhıs: Burun spreyi
Cici: cici
Budaa: Genellikle “burnun nerde”, “kulağın nerde” diye biraz ısrarcı sorarsak sıkılıp “budaa” diyor ama gÖstermiyo 🙂
Benekli Barış
Mayıs 12th, 2010
Tam da anneler gününde Barış beneklendi. kırmızı kırmızı minik noktalar olarak başladı. Akşamına da aşırı bir sinir hakim oldu Barış’a. Babanesinde olmaktan hep keyif alıyordu halbuki. Hep güler, koşturur oynardı. Ama bu pazar o kırmızı benekler yüzünden sürekli kafasını yere vuran, eline geçirdiği oyuncakları kafasına vuran bir çocuk geldi yerine. Gece daha da kÖtüydü. Müthiş bir gaz sancısı yaşadı. Kendini yerden yere attı, ağladı. Yıldıray bir ara dayanamayıp ” acile gidelim” dedi. Açıkçası bende bir ara ciddi olarak gitmeyi düşündüm. Ama gaz sancısı olduğu kesindi. Ateş yoktu sadece gaz vardı. Ayaklarını karnına çekiyor ve port port salıyordu. Saldıkça biraz kestiriyor sonra tekrar başlıyordu. Acile gidip çocuğumun orasına burasına batırılacak iğnelerden çekindim açıkçası. Zaten ağrısı vardı. Birde sağa sola koşturmak ve çekiştirilmek eklenmesin istedim. Sabrettik. Bütün gece sürdü bu bÖyle.
Sabah kalktığımızda kırmızı beneklerin bütün vücudunu sardığını gÖrdük. Kasıklardan başlamış ve gÖbek, boyun, yüz, sırt her yerini sarmıştı. sadece kollar ve bacaklarda çok azdı. Yüz de de kısmen daha azdı.
Zaten akşamdan doktor teyzemizi arayıp yarın gelmek üzere konuşmuştuk. E tabi gece bÖyle olunca sabah soluğu doktorda aldık. Hülya hanım iyice bir muayene etti Barışı. Uzun uzun sorular sordu. Notlar aldı. Sonra muayeneye geçti. Her yerini kontrol etti. Sonrada “bunun virütik bir hastalık olduğu kesin. Ama hangisi olduğunu Öğrenmek için kan tahlili yapmalıyız. Ciddi bir durum yok. Çok büyük ihtimalle ilaç almadan atlatacağız. Ama kesin emin olalım” dedi. Bizi direk labaratuvara yÖnlendirdi.
Labaratuar faslı bizim hastalığımızın en can sıkıcı yeriydi malesef. Tam 3 tüp kan alınacaktı damardan. Ama küçücük bebeğin damarını bulmak çok zormuş 🙁 Yavrum. İlk Önce elinin üzerinden almak için uğraştılar. sıktılar sıktılar. ağladı ağladı 🙁 Sadece 1 tüp kan alabildiler. Sonra ara verdiler. Kalktık bahçeye çıktık oğlumla. Biraz hava aldık. Hem onun hemde beni ihtiyacım vardı temiz havaya. O deli gibi ağlarken ve eline iğle batırılırken sıkı sıkı tutmak zorunda kalmak, kaçamamak, kaçıramamak içimi çookk acıttı. Üstelik daha bitmemişti. Bir kere daha oturduk o koltuğa. Başımızda 3 kişi vardı. Bir kişi bastırıyor bir kişi de kan almaya çalışıyordu. Diğeride oyuncak sallayıp dikkat dağıtmaya çalışıyordu. Yavrum gene korktu tabi. Gene çoookk ağladı :(( “Daha kolay bir yolu yok mu bunun” diye bir ara bağırdığımı hatırlıyorum. Sanırım alışkın annelerin bu tepkilerine zavallı yetkililer ki ” malesef ” dediler bana.
Kan alma faslı sonunda bitince hemen kendimizi en yakın parka attık. ” aaa bak kuş” ” aa bak kÖpek” diye diye avuttuk Barışı. O benden daha kolay atlattı bu travmayı. Benim bütün gün başım ağrıdı stresten. Neyseki testlerin sonuçları iyi çıktı. Aynen doktorumuzun sÖylediği gibi ne kızamıkçık, ne 5.hastalık, 6. hastalık hiç biri değildi bu. İsmi çok fazla bilinmeyen gene onlar gibi ama daha hafif bir hastalık çıktı.
Bugün beneklerimizin hepsi geçti. Kaprislerve kafasını vurmasıda bitti. Üstüne birde Kader ablasını gÖrünce keyfi baya yerine geldi barış efendinin. Umarım bitmiştir. Umarım bu kadar kolay atlatmışızdır. Ama gerçekten çok zor o acı çekerken hiç birşey yapamamak. Allah bütün hastalara şifa versin. Özelliklede bebekler ve çocuklara.
Bu arada oğlum 1 ayda 400 gr dan fazla kilo almış. 1 cm de boy atmış. 🙂 Hülya hanım pek hoşlanmasada kilosundan ben pek memnunum ne yalan sÖyleyeyi. 🙂
ilk kreş maceramız
Mart 19th, 2010
Bugün hava çok güzel olunca, kahvaltımızı edip soluğu parkta aldık. Arda ile biraz çimlerde yuvarlandık biraz kedi kovaladık. Tam dÖnüyordukki Tolga dayım aradı. Yiğeninin bize çok yakın yerdeki bir kreşte doğum günü varmış Öğlen ona gelin dedi. Bizde kalktık gittik.
3 yaşında 6-7 çocuk vardı. Pasta kesildi müzikler çalındı, balonlarla oynandı, paraşüt açılıp sallandı falan. Baya cici bir organizasyondu. Ben içeriye ilk girdiğimde çığlık çığlığa bağıran abilerden accık korktum ve beni kucağına alan Öğretmen abladan ayrılıp hemen annemin kollarına gittim. Accık ağladım. Ama sonra müzik başlayıpda etrafta balonlar uçuşunca havaya girdim. Müzikle dans ettim. Pastayı alkışladım, tünel oyunu oynayanlara katılmak istedim ama ezilirim diye annem izin vermedi. Çocuklarla etrafta koşturdum. Arada bi ağzım açık onları seyrettiysemde genelde neşe ile gülüp el çırpıp kendi etrafımda fır dÖndüm. Gene de tedbiri elden bırakmayıp 5 dakkikada bir annem yakınımda mı diye bi gidip dizlerine dokundum sonra tekrar kudurdum. Çok sürmedi yarım saat kadar kaldık orada. Ama eğlendim canım.
Biz sevdik orayı. Ablalar çok güler yüzlü. Hem Tolga dayımın annesi de orayı çok beğeniyoruş. Evimize de yakın. Her halde 1 sene sonra ben de oraya giderim. Belki arada oyun grubu falan olursa onlara da katılabilirim. Denemiş olurum :))
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.